t.dince®

23 Kasım 2009 Pazartesi

İzmir Suikastı'nın perde arkasında, Mustafa Kemal ile İttihatçı kadro arasındaki son hesaplaşma yatar. Şeyh Sait Ayaklanması ve ardından gelen İzmir Suikastı, birbirlerini izleyen olaylardır. İnkılâpların yolu, bu olayların ardından açılmıştır



İ z m i r   S u i k a s t ı
Son HesaplaŞma

İzmir Suikastı'nın perde arkasında, Mustafa Kemal ile İttihatçı kadro arasındaki son hesaplaşma yatar. Şeyh Sait Ayaklanması ve ardından gelen İzmir Suikastı, birbirlerini izleyen olaylardır. İnkılâpların yolu, bu olayların ardından açılmıştır.

Orhan Koloğlu / Popüler Tarih – 13.Sayı / Haziran 2001


 Kader anı: “Giritli Motorcu Şevki”nin ihbarı
17 Haziran 1926 günü “Giritli Motorcu Şevki”, İzmir Valisi Kazım (Di rik) Bey’e başvurdu. Anlattıklarına göre, Cum hurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'i, İzmir'i ziyareti sırasında öldürmeyi tasarlayan bir grup, olaydan sonra motorla Yunan adalarına kaçırılmaları için ken disiyle temasa geçmişti.
Böyle bir ihbarın valiliği tela şa düşürmesi kaçınılmazdı. Zira Orta ve Güney Anadolu'da gezi­ye çıkıp halkla temaslarda bulu nan Gazi, 14 Haziran'da Bur sa'dan Balıkesir yoluyla İzmir'e geçmeye hazırlanıyordu. Vilaye te bu yönde haber verilmiş ve ge rekli hazırlıkların yapılması istenmişti.
İhbar üzerine Vali Kazım Bey, derhal Balıkesir'de bulunan Cumhurbaşkanı'na;
"Şahsı dev letlerine karşı tertip edildiği an laşılan mel'unane bir suikast te şebbüsü ortaya çıkarılmış oldu ğundan lütfen hareketlerinin te hiri"
ricasında bulunan bir me saj yolladı.
Bu isteğe uyarak Gazi prog ramını değiştirdi. Bu arada hü kümet olaydan haberdar edildi. Doğal olarak, olay ilk anda ta mamen gizli tutuldu.

Gazi İzmir'de – Olay halka duyuruluyor
İki günlük ertelemeden sonra 16 Haziran'da Gazi İzmir'e gel di. Karşılama törenleri coşkulu oldu. Bu arada İstiklal Mahke mesi işi üstlenmişti. Ankara, İs tanbul ve İzmir'de toplam 49 ki şi tutuklandı. Aralarında millet vekilleri ve paşaların da bulun ması nedeniyle, olayın kamu oyundan saklanması artık müm kün değildi. 18 Haziran'da ya yımlanan bir resmi tebliğle olay halka şöyle duyuruldu:
"İzmir'de mel'un bir suikast keşfedilerek bütün tertipçileri suç delilleriyle tutuklanmıştır. Reisicumhur hazretlerinin seya hatleri esnasında İzmir'de tatbik olunmak üzere bir suikast dü zenlendiği keşfedilerek, düzenle yenler silahları ve bombaları ve hazırlıklarıyla Cumhurbaşkanı hazretlerinin İzmir'e varışından bir gün evvel gelmişlerdir. Tu tuklular suikast girişimlerini iti raf etmişlerdir. Mesele İstiklal Mahkemesi'ne aktarılmış ve mahkeme heyeti davayı yerinde izleyip yargılamak üzere İzmir' e hareket etmiştir." 

 

Tutuklamalar başlıyor
Giritli Şevki'nin ihbarı üzeri ne ilk önce eski Lazistan millet vekili Ziya Hurşid, Kemeral­tı'ndaki Gaffarzade Oteli'nde gece yarısı baskın yapan polisler tarafından tutuklandı. Diğer bir otelde de suç ortakları Laz İsma il ve Çopur Hilmi ele geçirildi.
Gerçekten de yanlarında, eylemde kullanacakları silah ve bombalar bulundu. Duruşmalar sırasında da böyle bir eyleme ha zırlandıklarını açıkça itiraf et meleri, resmi makamların baş­langıçtan itibaren aşırı bir titiz lik içinde olmasını haklı çıkarta cak bir durumun varlığını kanıt­lıyordu.





 Perde arkasında kimler var?
Sıradan üç kişinin devletin en üst makamındaki bir kişiyi yok etmesinden yarar sağlama ları düşünülemezdi. Üstelik suikastın ardından ülkeden kaçmayı planlıyorlardı. Dolayısıyla bundan yararlanacak olan, işi düzenlettirmiş ülke içindeki bir grubun araştırılması, mantığın gereğiydi.
Bu noktada, ülkede Kemalist devrimlerin en yoğun aşamasın da bulunulduğu ve yenilerinin planlandığı bir dönemden geçil diği unutulmamalıydı.
Dolayısıyla “yakın bir geçmi şin hesaplaşması” düşüncesinin belirmesinden daha doğal bir şey olamazdı. Yine bu çerçevede, çok özel yetkilere sahip olduğu bilinen İstiklal Mahkemesi'nin olayı ele almasını da yadırgama mak gerekir.
Anımsamak gerekir ki İstik lal Mahkemeleri, olağanüstü yetkilere sahip, doğrudan doğru ya Büyük Millet Meclisi adına çalıştığı için hükümetin de üze rinde güç kullanabilen yargı or ganlarıydı.
Bu olanağı kullanarak mah keme, anayasaya göre dokunul mazlıkları bulunan Meclis'teki muhalefet milletvekillerini de tu tuklatmaktan çekinmedi.
 




   Kazım Karabekir Olayı
49 tutuklu arasında, başta Kazım Karabekir Paşa olmak üzere, 15 milletvekilinin bulun ması, mahkemenin nasıl bir an layış içinde bulunduğunu kanıt lar. Hatta Kazım Karabekir'i serbest bıraktırmaya kalkıştığı için, dönemin başbakanı İsmet Paşa (İnönü) hakkında bile tu tuklama kararı çıkartılmış, Cumhurbaşkanı'nın müdahalesiyle iş bastırılmış ve Karabekir tekrar tutuklanmıştı.
Reisliğini Ali (Çetinkaya) Bey’in – sevmeyenlerinin verdiği lakapla Kel Ali’nin -yaptığı mah­kemede, sanıklar dört gruba ay rılmıştı:
 Suikastın asıl düzenleyicileri
 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üyeleri
 Eski ittihatçılar
 Üçüncü derecede şüpheliler.

İdamlar ve “kara çete”
İzmir'deki mahkemenin so nucunda, ilk gruba dâhil olan 13 kişi, 13 Temmuz gece yarısı idam edildiler. Yakalanmamış olan es ki vali Abdülkadir ile Kara Ke mal'in gıyaplarında idamlarına karar verildi. Aralarında Adnan (Adıvar), Rauf (Orbay), eski Maliye Nazırı Cavid Bey, eski milletvekillerinden Kara Vasıf, Hüseyin Avni gibi kişilerin bu lunduğu 10 sanık Ankara'da ya pılacak “Kara Çete” davasında yargılanmak üzere Ankara'ya sevk edildiler.
Terakkiperver Fırka'dan mil letvekillerinin de yer aldığı bü yük bir grup ise olayla ilgileri bulunmadığı için beraat ettirildi.
Davanın İzmir İstiklal Mah kemesi'nden Ankara İstiklal Mahkemesi'ne sevk edilmesinin kökeninde, savcının, suikast çe tesinin dışında, hükümeti devir meye yönelik bir “Kara Çete”nin varlığını iddia etmesi yatar.
İzmir'deki duruşmalarda sü rekli olarak, İttihatçıların eski Maliye Nazırı Cavid Bey'in evin de toplantılar yaptıkları, suikast konusunun orada gündeme gel diği ve buna Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası liderlerinin de katılmasına çalışıldığı iddi aları üzerinde durulmuştu.
Kara Kemal, Kara Vasıf, İsmail Canbulat gibi, önde gelen İttihatçıların yönlendirdiği top­lantılar, iktidarı, suikast olayın dan çok daha fazla düşündürüyordu.











Savaşın faturası İttihatçılara
“İttihatçılarla Hesaplaşma” denebilecek bu oluşumu değer lendirebilmek için, İttihat ve Te­rakki'nin iktidara geldiği 1908 yılına kadar uzanmak gerekiyor. İzmir'deki duruşma sırasında, Kazım Karabekir'in söylediği sözler olayın gerçek yüzünü yan sıtır:

"Her inkılâpta olduğu gibi, ilk zamanda birlikte çalışanlar, maksat hâsıl olduktan sonra or taya çıkan parazitler yüzünden bu birliği kaybederler."

Aslında bu sözlerin altında, farklı bir deyişle, şu gerçek ya tar: “Devrimler kendi çocukları m da yerler”. Her kapsamlı sos yal hareket zaman içinde çatışan fikirler üretir. Bunların savunu cuları temelde birlik olsalar da ayrıntılarda çatışmaya girerler ve devirdikleri güçler oranında kendi aralarında da çatışma çı kar.
Bu gerçek, İttihat ve Terakki için de geçerliydi, 1908'de İkinci Meşrutiyet'i gerçekleştiren Jön Türk kadroları sıra sıra bölün müş ve “düşman” gruplara ayrıl mışlardı. Nitekim Mustafa Ke mal de üyesi olduğu İttihat ve Terakki'den daha 1910'larda uzaklaşmıştı. Gerçi iktidarda ka lanlara karşı eylemci girişimler de bulunmadı; ama karşıtlığını da saklamadı.
Birinci Dünya savaşı yenilgi sinin İttihat ve Terakki'ye yük lenmesi doğaldı. Türk toplumu na çok büyük bir dinamizm ka zandırmış olan bu parti, bütün düşünürleri yanına çekmeyi ba şarmıştı. Ancak kitlelerin haklı tepkisi karşısında, Kurtuluş Sa vaşı başlarken, onları anmak bi le, halkta tepkiler doğuruyordu.
Kurtuluş Savaşı'nı gerçekleş tiren kadroların neredeyse tama mı İttihatçı kökenli ya da sempatizanı olduğu halde, Sivas Kongresi başlarken delegelere, “fırkacılık ve İttihatçılık yapma­ma” yemini ettirilmesi gerekmiş ti.

Enver Paşa'nın Pozisyonu
Buna rağmen, Talat ve Ce mal paşaların aksine, Enver Paşa Türkiye'deki bağlantıları saye­sinde, özellikle Kara Kemal'in aracılığıyla, iç politikada rol oy namaya çalıştı. Hatta Sakarya Savaşı öncesi Enver Paşa, Ba tum'a kadar gelip, başarısızlık halinde Ankara'da Mustafa Ke mal'in yerini almayı tasarlamıştı.
Zaferi kazanmasına, bütün İslam dünyasının Gazi'si sıfatına layık görülmesine rağmen Mus­tafa Kemal, kendisine karşı etki li bir düşmanlığın ancak İttihat çılardan gelebileceğini asla unutmuyordu.





Davaların sonuçları
Böylece ihtilal kanunları işledi. Anayasayı değiştirme suçla masıyla eski Maliye Nazırı Ca vid, İttihat ve Terakki liderlerin den Doktor Nazım, iki Ardahan milletvekili Hilmi ve Nail Beyler idam edildiler. Kısa bir süre sonra da yurtdışına kaçmaya çalışır ken yakalanan eski Ankara valisi Abdülkadir sehpaya gönderildi.
Böylece İzmir ve Ankara da valarının sonucunda, 18 kişi idam edilmiş oldu. Ayrıca Anka ra'da 5 kişi, 10'ar yıl kalebentli ğe mahkûm edilirken, 37 sanık da beraat ettirildi.
Her iki davada verilen kimi mahkûmiyetlerin haklılığı ya da haksızlığı, o zamandan beri tartışılmaktadır.
Rauf Orbay suçsuzluğunda hep ısrar etmiş, suikast haberini bildiği halde uyarmadığı iddiası nı reddetmiştir. O kadar ki Cumhuriyet'in 10'uncu yılında çıkarılan aftan yararlanmaya bi le yanaşmamıştır.
Başta Karabekir olmak üze re, İzmir'de beraat eden paşalar, tekrar orduya dönmediler ve 5 Ocak 1927'de emekliye sevk edil diler. Tabii, siyasete girmelerine de izin verilmedi Ancak İsmet İnönü cumhurbaşkanı olduğun da ve 1939 seçimlerinde kadrola rını yenilediğinde, Karabekir ve Orbay gibi o dönemin dışlanan larını milletvekili seçtirdi,
Suçsuzluğu üzerinde en çok durulan, Cavid Bey olmuştur. Toplantıların evinde yapılmasın dan ve suikast konusunun orada gündeme getirilmiş olması iddi asından dolayı suçlu sayılmıştır. Davada beraat eden en yakın ar kadaşı Hüseyin Cahit (Yalçın) ise daima onun suçsuzluğunu sa vunmuştur.
 


 Gazi: “Hedef Olmam İhtimali Var.”
Feridun Kandemir, “Atatürk'e İzmir Suikastından Ayrı 11 Suikast” isimli kitapçığında, o dönemde Cumhuriyet Halk Fırkası Konya Milletvekili olan Refik Koraltan ile yaptığı bir söyleşiyi aktarır. Bu söyleşiden öğrendiğimize göre, daha Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası açıkken, Atatürk'e bir suikast yapılacağı söylentileri Ankara'da dolaşıyormuş. Hatta Koraltan bunu liderlerine aktarır, o da muhalefetin önde gelen isimlerinden Rauf Orbay’a şu sözlerle konuyu açmış olduğunu anlatır:
“Rauf Bey geçenlerde bana geldi. Görüşürken dedim ki: Seninle şöyle biraz hasbıhal edelim. Havayı beğenmiyorum. Şahsen bir garaz ve kine hedef olmam ihtimali olduğunu var görüyorum."
Rauf Bey’in:
"Benden böyle bir şey bekler misiniz?"
yanıtını Gazi Mustafa Kemal:
"Hayır ama muhitinizde bulunan öyleleri ki... "
sözleriyle karşılar.
Koraltan, İzmir suikastı olayından 8- 10 ay önce Ziya Hurşit’i Ankara'da gördüğü ve bir melanet yapacağı endişesiyle İçişleri Bakanı gibi, Hurşit'in ağabeyi Ordu Milletvekili Faik Bey'i de uyardığını, bu yüzden suikastçıların, Ankara'dan vazgeçip eylemi İzmir'de kararlaştırdıklarını belirtmiştir.

 



  İttihatçı Lider Kara Kemal, ”Kara Çete’nin Başı
 

 

Kara Kemal, İttihat ve Terakki’yi tekrar canlandırmanın mimarı olarak İstiklal Mahkemesinin odağa yerleştirdiği kişidir. 1868'de doğdu. 1907’de posta memuru olarak görev yaptığı İstanbul'da İttihat ve Terakki’nin şubesini kurdu. 1908’de cemiyetin İstanbul müfettişliğine getirildi. Genel Merkez yönetiminde görev aldı.
Ticaret yaşamını Türkleştirme çabasında bir dizi şirket kurarak rol oynadı. Kimi esnaf örgütlerinin, İtibarı Milli bankasının kurulmasına katkıda bulundu. Birinci Dünya Savaşı'nda İstanbul’un iaşesiyle görevliydi. 1917’de İaşe Nazırı oldu. Örgütçülüğü nedeniyle Mondros Ateşkesi ve İttihat ve Terakki’nin kapatılmasından sonra ilk direniş gruplarından Karakol Cemiyeti'nin kurulmasına öncülük etti. Bu arada mali gücü kontrol ettiği gibi, Enver Paşa ile temasta olarak İttihatçılığı tekrar ön plana çıkartmanın çabasına girişti. Hatta Ankara'daki Milli Mücadele’nin kendi denetiminde olduğu izlenimini yaratmaya çalıştı. Bu yüzden Mustafa Kemal tarafından dışlandığı gibi, İngilizler tarafından da Malta'ya sürüldü. Ocak 1923'te Mustafa Kemal ile görüşmesinde, Mustafa Kemal Paşa, onun, İttihatçılığı, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti içinde eritme önerisine yanaşmadı.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programını hazırladı; İttihatçıların bu partiye girmesinde rol oynadı ve partiye birçok muhalif paşanın da katılmasını sağlayarak devrimleri frenleyecek bir örgütlenmeye yöneldi. Bu amaçla, kontrol ettiği mali gücü de kullanıyordu. İzmir suikastı girişimi nedeniyle idama mahkûm edildi. 27 Temmuz 1926'da İstanbul'da saklandığı evin etrafı sarılınca intihar etti.

Terakkiperver Fırka, neyin devamı?
Daha Kurtuluş Savaşı sırasında Meclis'te ortaya çıkan fikir ayrılıkları, Mustafa Kemal'in liderliğini yaptığı “Birinci Grup” (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu) ile “İkinci Grup” ayrımına yol açmıştı. “Birinci Grup” Cumhuriyet Halk Fırkası'na dönüştükten sonra “İkinci Grup” da 17 Kasım 1924'te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) adıyla örgütlendi. Bu girişimin başında, Kurtuluş Savaşı'na büyük katkıları bulunan Rauf (Orbay), Adnan (Adıvar), Refet (Bele), Ali Fuat (Cebesoy), İsmail Canbulat, Kazım Karabekir gibi isimler bulunuyordu.
Partinin programında, Türkiye devletinin halk egemenliğine dayalı bir cumhuriyet olduğu belirtildikten sonra liberal ve demokratik bir çizgi izleyeceği belirtilmişti. Parti, diktatörlüğe karşı olduğunu, halkın dini duygularına saygılı bulunduğunu da vurguluyordu. Aslında partinin programını hazırlayan, İttihat ve Terakki'yi canlandırmak isteyen ancak bu adı kullanamayacağını bilen Kara Kemal olmuştu. “Muhalif Paşalar”ı da kadroya sokarak gücünü artırmak peşindeydi.
Partinin kurucuları genellikle bazı devrimleri “aşırı” bulan ya da bunların uzun süre içinde ve demokratik bir ortamda yapılmasından yana olan kişilerdi. Bu niteliğiyle, parti örgütünün “devrimlere toptan karşıt olanları” bir araya getirmesi doğaldı. Ankara'ya karşı tepki gösteren İstanbul basınının da desteğiyle siyasi yaşamın gerginleştiği bir ortamda, Şubat 1925'te Şeyh Sait Ayaklanması başlayınca göreve getirilen İstiklal Mahkemeleri, TCF'nin bazı yerel örgütlerinin, buna destek veren tutumları nedeniyle kapatılmalarına karar verdi. Bazı üyelerin de ayaklanmaya katkı suçuyla mahkûm edilmesi kesinleşince, Takrir-i Sükûn Kanunu uyarınca parti, 3 Haziran 1925'te kapatıldı.



 Hazırlayanlar :  Tarihci http://www.tarihcininyeri.net <http://www.tarihcininyeri.net/>

merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com <mailto:merakediyorum@googlegroups.com>




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder